The Words

“Hayatta hepimiz seçimler yaparız. Zor olan bunlarla yaşamaktır.” The Words

Yazmak…   Her yazarda farklı sancılara, farklı acılara gebe bir süreç…  Kimi yazarı geceye,  yalnızlığa, kimisini kalabalıklar içinde saatlerce sessizce oturmaya mahkûm eder.  Bölünür uykular.  Gözkapaklarının ağırlığı, yazılmayı bekleyenlerin ağırlığı ile savaşır. Kelimeler kazanır. Çünkü bir yazar en güzel rüyanın yazarken görüldüğünün farkındadır. Kağıt, kalem olmadan çıkılan her yolculuk cehennemdir. Çünkü en güzel cümleler not edecek bir yer bulamadığınız anlarda gelir. Saatlerce süren bir yolculukta sırf o cümle unutulmasın diye binlerce kez tekrar edilir, edilir, edilir. Ruh, o cümle kağıt üzerinde can bulduğunda artık sakinleşir. Beyninizin içinde dolaşan, kağıda dökülmeyi bekleyen onlarca hikayenin, karakterin sesini yok saymak mümkün değildir. Bu yüzden kalabalıklar birçok yazar için, içindeki sesi bastıran şeytan gibidir. Yazmak belki de şeytanın kendisiyle savaşmanın ta kendisidir. Yazan insanın ruh halini en iyi bir başka yazan bilir. Ama bir yazarın özellikle de yazma yolculuğunun başındaki bir yazarın en çok merak ettiği de başka bir yazarın yazma sürecidir.

İşte bu yüzden “The Words” ün konusunu okuduğumda garip bir heyecan sardı beni. Bir film de olsa bir yazardan, yazma sürecinin onu getireceği “o önemli tercih” noktasından bahsettiği için bir yazarın yaşadıklarına şahitlik etmek gibiydi. Filmin orijinal adı The Words yani “Kelimeler” olmasına rağmen Türkçeye Çalıntı Hayat olarak çevrilmiş. Filme bu noktada haksızlık yapılmış. Çünkü kelimelere tutkun insanlar olmasa ortada çalınan bir hayat olmayacağı gerçeği göz ardı edilmiş. Peki, kim bu kelimelere tutkun insanlar? Yazmak, iyi bir yazar olmak, okunmak hayali insana neler yaptırabilir?

                                      “Kelimelerin parmaklarının arasından geçtiğini hissetmek istedi.” The Words

Devamı için Filmloverss : http://filmloverss.com/calinti-hayat/

Yorumlar

Popüler Yayınlar