Yunus Emre Aşkın Sesi


Hayatta, bazı şeylerin ancak tecrübe edilince anlaşılabildiğine, hissedilebildiğine inanırım. Empati yapması güç şeylerdir bunlar.  Özellikle de içinde “adanmışlık” varsa.  Yazarların bir roman yazarken çektiği sancıları, karamsarlığını, müzisyenlerin yeni bir beste yaparken bir kuşun şakımasından bile ilham alışını sadece anlamaya çalışabiliriz. Onlar gibi hissetmek mümkün değildir. Peki ya tasavvuf inancına göre “ölmeden önce ölmüş” yani dünyayı yok sayan, dünyevi her şeyden elini eteğini çeken birini anlayabilir misiniz? Diyelim anladınız onun hissettiği gibi hissedebilir misiniz?

 “Yunus Emre Aşkın Sesi”…


Büyük bir heyecanla gittim filme. Bir de merakla. İlahi Aşk’a ulaşmak için kendini yollara vurmuş, ölmeden önce ölmüş, bir halk şairinin, düşünürün, Yunus Emre’nin hayatının nasıl ve ne kadar anlatılabildiği merakıyla…

Gerçekten üzgünüm. Olmamış.

Kürşat Kızbaz’ın senaryosunu yazdığı ve yönettiği filmde birbirinden değerli sanatçılar rol alıyor. Birçok düşünüre yer verilen filmde Hacı Bektaşi Veli’yi Ahmet Mekin, Taptuk Emre’yi Bülent Emin Yarar, Mevlana’yı Altan Erkekli, Sarı Saltuk’u Altan Gördüm ve Barak Baba’yı Burak Sergen canlandırıyor. Filmin başrolünü yani Yunus Emre’ye ise Fetih 1453 filminde Fatih Sultan Mehmet’e hayat veren Devrim Evin canlandırıyor.

Peki, film neden olmamış?


Biyografi deseniz, değil. Yunus Emre’nin felsefesini anlatıyor deseniz fazlasıyla yetersiz. Film boyunca, filmin kimler hedeflenerek çekildiğini düşündüm. Yunus Emre’nin hayatını, ilmini, şiirlerini belki herkes bilmiyor ama kime sorsanız onun büyük bir düşünür ve derviş olduğunu az çok bilir. Dolayısıyla film, çok daha büyük kitlelere Yunus Emre’nin ilmini, edebi kişiliğini, ilahi aşk yolundaki yolcuğunu anlatmak, tanıtmak için çekildiyse sadece kafa karıştırır. Yok hayır, yolu bir şekilde tasavvufla kesişmiş, konuya ilgi duyan, Yunus Emre’yi tanıyan insanlar için çekildiyse tatmin edici olmamış. Hatta, üzülerek söylüyorum ki, kimi zaman yetersiz, kimi zaman abartılı bulduğum oyunculuklarla filmden hüsranla çıkılabilir. Benim gibi. Ancak şunu belirtmekte fayda görüyorum. Yazının başında da dediğim gibi zordur, hatta bence mümkün değildir, ölmeden ölmüş biri ile empati kurmak ve onu canlandırmak. Filmin başrol oyuncusu Yunus Emre’yi canlandıran Devrim Evin’in yerinde kim olsa, bence rolün hakkını veremezdi. Tasavvuf üzerine okumuş biri olarak filmde sadece Bülent Emir Yarar’ın canlandırdığı Tapduk Emre’nin  Yunus Emre ile olan bir sahnesinden etkilendiğimi söyleyebilirim. Ne söylediklerini anladığım için. Tasavvuf ile ilgili bilgisi olmayan insanların filmin neredeyse tamamında “ne diyor bu insanlar”  diye düşündüklerine eminim. Bu arada Bülent Emir Yarar’ın filmin bana göre en başarılı oyuncusu olduğunu da söylemeliyim.

Yorumlar

Popüler Yayınlar