İran'da Devrim Sonrası Sinemanın Yeniden Yükselişi

 ”Devrimin ilk günlerinde yasaklanan sinema, devletin önderlerinin çok geçmeden, sinemanın görselliği sayesinde ‘resmi ideolojiyi’ yaymada etkin olabileceğinin farkına varmaları eski tutumlarını revize etmek zorunda bırakmıştır.” (Güler, 2006,s.77)
Devrim öncesi İslam’ı Düşünce ve Sanat Merkezi, Müstezefan Kurumu, Gelişim Cihadı, Sepah- Eğitim ve Öğretim Bakanlığı ve İrşat Bakanlığı tarafından yönetilen sinema çalışmaları ülkenin değişen şartlarına bağlı olarak zamanla değişti. Önce devletin verdiği parayla sinema konusunda tecrübesiz genç sinemacılar bir merkez kurdu. Eğitim almamış ve din hükümlerini kesinlikle sanata uygulanması gerektiğini düşünen bu kesimin amatör çalışmaları halk tarafından beğenilmedi.
Devrim sonrasında, Batı hayranı Şah döneminde yaşanan kültürel yozlaşmayı düzeltmek için bir çok yeni kurum kuruldu. Sinema için de 1983 yılında Kültür ve İrşad Bakanlığına bağlı sinemaya bilimsel bir açıdan yaklaşan, bu konuda eğitimli insanlardan oluşa “Farabi Enstitüsü” açıldı. Bu enstitü Sonrasında Fecr Film Festivali’nin başlamasıyla “Devrim sonrası İran sineması” da tam anlamıyla başlamış oldu. Enstitü devlet ve sinema arasındaki ilişkiyi yeniden yapılandırmak üzere kurulmuştur. Asıl amacı ise ithal ve yerli filmleri kontrol etmenin yanı sıra yerli film yapımcılarını destekleyerek ülkede yeni bir sinemacı kuşağı oluşmasını sağlamak olmuştur. (Güler,2006,s.78) Devrim sonrası yapılanlar bununla da sınırlı kalmayıp yerli filmlerin vergisi azaltılmış, Şah döneminde sinema biletlerinin ucuzluğundan şikâyet eden yönetmenler dikkate alınmış ve bilet fiyatları yükseltilmiş, İslami değerlerin kodlanıp kaliteli film yapmaya yönlendiren bir yönetmelik yürürlüğe sokulmuştur. Tüm bu önlemler film üretimine ivme kazandırmış 1983’te 22 olan film sayısı 1986’da 57’ye yükselmiştir. Ancak buna rağmen filmler üzerindeki sansür varlığını sürdürmüştür.
“1980’lerin ortalarından sonra kaliteli ve dış dünyada ses getiren filmler üretilmeye başlanmıştır. Dönemin en göze çarpan filmleri: Beyzai’nin  ‘Beşu, Garibe-yi Küşek’(Beşu, Küçük Yabancı,1985), Naderi’nin  ‘Devande’(Koşucu,1985), ‘Takua’nin ‘Nahuda-yi Hurşid’(Kaptan Hurşid, 1986) ve Mehrcui’nin ‘Icarenişin’  (Kiracılar, 1986). Ayrıca devrim sonrasının ünlü yönetmeni Muhsin Mahmelbaf’ın  ‘Dest-furuş’ (Çerçi, 1986) adlı filmi de toplumda öne çıkan yapımlardı. Emir Nadiri’nin  ‘Devande’( Koşucu ) adlı filmi Nantes Film Festivali’nde büyük ödülü kazanması, İran sinemasının dış festivallere katılmasının önünü açmış ve ‘festival filmleri’ tanımlamasına neden olacak yeni bir film anlayışının doğmasına önayak olmuştur.” (Smith,2003,s.776-775)

Yorumlar

Popüler Yayınlar