Ara istasyon...
"Yabancı bir kentteyim. Benim olmayan bir evde, yabancı bir masada yazıyorum. Aslında bana ait bir evin ya da bir masanın, dünyanın hiçbir köşesinde bulunamayacağının bilincindeyim. Bunun çoktandır bana acı verdiğinin de... Oysa hiçbir kent yeterince yabancı değil. Ağaçlar aynı ağaçlar, beton aynı beton. Belki, diyorum kendime, bu kez olmak istediğin yerdesin. Artık ara istasyonları sevmeyi öğrendin.
Bu kaybolmuşluk hissinin tadını çıkarmalısın. Kimliksizliğin -ne ölçüde mümkünse bu!- yarattığı hafifleme baş döndürücü, hem sıradan, hem olağanüstü. Belleğin tıpasını hafifçe aralayarak, geçmişin usul usul dışarı sızmasına olarak tanıyor, böylece yeniliklere, gelecek düşüncesine yer açıyorum. Uzun, çetin bir kışa hazırlanır gibi, geleceğe hazırlanmak."
Aslı Erdoğan Hayatın Sessizliği kitabında yer alan yukarıdaki iki paragrafta beni, bugünümü anlatmış sanki. Yabancı ve yeni bir ara istasyondayım. Ara istasyonlar hep iyidir. Özellikle de kimseye haber vermeden çekip gittikleriniz, değiştirdikleriniz... Ya geri dönersiniz ya da geldiğiniz yerin sizin için en iyisi olduğunu anlayıp kalmaya karar verirsiniz. Budur geleceğe hazırlanmak, geleceğinizi hazırlamak. Bu yazıda anlatılan insandan tek farkım kelime dağarcığımda "belki" diye bir kelime gezinmiyor. Ama yinede bana bir süreliğine müsaahade. En azından şu ara istasyondan geçen trenlerin sesine alışana kadar.
Sevgiler
Yorumlar
Yorum Gönder